Şener Şen ile Oynamak İçin Yalvarabilirdim
01 Aralık 2010 Yazan ssid
Kategori Genel, Röportajlar, Yazılar
“Şener Şen’le oynamak için yalvarabilirdim”
Türk sinemasının usta oyuncusu Şener Şen ve beyazperdenin genç ismi İsmail Hacıoğlu “Kabadayı”da baba-oğlu canlandırıyor. Şen’in kadroda yer alması Hacıoğlu’nun film teklifine “atlamasına” sebep olmuş
ELİF BERKÖZ ÜNYAY
Şener Şen ve İsmail Hacıoğlu ile pek çok ünlünün röportaj randevusu verdiği Cihangir’deki Susam Cafe’de buluşuyoruz. Önce Hacıoğlu geliyor. Şen kafeye girince birbirlerine “Oğlum”, “Babam” diyerek sarılıyorlar. Hacıoğlu ustasının yanında çok sessiz ve saygılı. Şen’in yaptığı esprilere kayıtsız kalamıyor ama. Kahkahalarla gülüyor.
Birlikte rol aldıkları ve baba-oğlu canlandırdıkları “Kabadayı” filminin çekimleri tahmin edilenden çok daha kısa sürede, 1,5 ayda bitmiş. Hacıoğlu “Sette her şey yolunda gitti. Hiçbir aksilik yaşanmadı. Oyuncular da çok iyi anlaştı” diyor. Şener Şen’e Hacıoğlu’nun oyunculuğunu nasıl bulduğunu soruyorum. Şen “İsmail oyunculuğunu tartışma dönemini geçirmiş bir isim. Kendini ispat etmiş iyi bir oyuncu. Filmde de çok iyiydi” diyor. Hacıoğlu ise Şen’le oynayacağını duyunca teklife atladığını söylüyor.
“Züğürt Ağa”, “Muhsin Bey”, “Gölge Oyunu”, “Eşkıya”, “Gönül Yarası”… Yavuz Turgul ve Şener Şen’in dostluğu, beyazperdedeki işbirliği yıllardır devam ediyor. Yavuz Turgul senaryosunu yazdığı filmlerin yönetmenliğini kendi yapıyor. İki istisna dışında. İlki 1985’te, Nesli Çölgeçen’in yönettiği “Züğürt Ağa”. İkincisi bu hafta vizyona giren ve yönetmenliğini Ömer Vargı’nın üstlendiği “Kabadayı”. Her iki filmin başrolünde de Şener Şen var.
Şener Şen
“Yönetmenimizle birlikte o alemin raconlarını bilenlerden bilgi aldık”
Yavuz Turgul’un en çok çalıştığı oyuncu sizsiniz herhalde. Onun yazdığı senaryoyu okumadan da “Ben bu filmde varım” der misiniz?
Evet, derim. 1984’ten itibaren, yani benim başrol oynamaya başladığım yıldan beri Yavuz Turgul filmlerinin çoğunda oynadım. Eğer bir senaryo Yavuz’un imzasını taşıyorsa ve o “Şener bunda oynayabilir” derse, belki iddialı bir laf ama senaryoyu okumadan da kabul ederim. Bu kadar zor seçim yapmama rağmen…
“Senaryolarında hiçbir laf boşuna söylenmez”
Hayat verdiğiniz Yavuz Turgul karakterlerinde “oynama” yapar mısınız? “Gel şunu biraz değiştirelim. Şöyle bir şey eklesek mi?” gibi?
Yavuz senaryonun her şeyini bitirdikten sonra oyuncuya verir. Senaryonun üzerinde yapılacak değişiklikler Yavuz’un senaryosunu bozar. Yavuz’un senaryosuna, karakterine bir değişiklik yapma, bir ekleme yapma gereği duymazsınız. Buna izin vermez zaten.
Karakterle ilgili mutsuzsanız değişiklik yapmak istersiniz. Ben bu duyguyu Yavuz’un hiçbir projesinde hissetmedim. Her şey o kadar hesaplanmıştır ki… Bir matematikçi mantığıyla senaryolarını hazırlar. Hiçbir laf boşuna söylenmez. Hiçbir davranış boşuna yapılmaz. Her şeyin hesabı vardır senaryoda.
Yavuz Turgul dışında bir senaristin senaryosuna “Evet” demeniz için ne gerekli? Aradığınız nedir senaryoda?
Bunun matematiği, formülü yok. Benim için önemli olan senaryoyu okuduğum zaman bana geçen duygu. “Bu filmde oynayabilirim” demeliyim. Ancak bunu dedikten sonra sıra yönetmenine ve oyuncusuna bakmaya gelir. Benim için birinci safhada senaryo var. Önceliğim senaryo.
Ali Osman oğlu Murat “Sen mafyasın” deyince çıldırıyor. “Ne polisi ne milletvekilini arkama almadım. Uyuşturuca da, kadın da satmadım. Mafya değilim” diyor. Ali Osman nasıl bir kabadayı?
Ali Osman, Yavuz Turgul’un yarattığı bir karakter. Bunun hayatta birebir karşılığı var mı yok mu bilemem. O Yavuz’un hayal dünyasından çıktı. Tabii gerçekle örtüştüğü oranda inandırıcı geliyor seyirciye. Ali Osman kabadayılarla ilgili özellikleri de barındırıyor.
Kabadayılar günümüzde rastlanmayan, nesli tükenmiş adamlar. Kendi ilkeleri, doğruları var. Tabii sütten çıkmış ak kaşık değiller. Geçmişleri belalı. Vukuatları var. Cinayetleri var. Geçmişte onların dedikleri neredeyse kanun gibiydi. Bir nevi yasa koyucu gibiydiler. Kendilerine göre bir adalet anlayışları vardı. Ali Osman da böyle bir kabadayı.
Ali Osman eski bir kabadayı. Karşı karşıya geldiği Devran ise mafya. İkisinin ne farkı var?
En belirgin fark dönem farkı. Ali Osman tipi kabadayılar bireysel davranır. Kendi güçleriyle, bireysel yetkinlikleriyle, dövüş gücüyle, silah gücüyle hareket ederler. O alemde bireysel olarak ilerliyorlar. Günümüzde Devran’ın temsil ettiği yeni organize çetelerin büyük sermayeli, uluslararası bağlantıları var. Karmaşık ilişkilerin parçaları.
“Ben kabadayıları değil, kıyı kenar zıpçıktıları gördüm”
Role hazırlık aşamasında neler yaptınız? Ünlü kabadayılarla ilgili haberleri mi okudunuz?
Kabadayıların ortak özelliklerini yakalamak için kendi deneyimlerinden, gördüklerimden, okuduklarımdan yararlandım. Yönetmenimiz Ömer Vargı ile birlikte bazı kişilerle de görüştük.
Kimlerle?
Şimdi katiyen etkin olmayan ama vaktiyle bu işleri bilen, o alemi, o alemin raconlarını bilen insanlardan bilgi aldık.
Sizin geçmişinizde, mahallenizde, etrafınızda şahit olduğunuz bir kabadayı figürü var mıydı?
Ali Osman gibi biriyle karşılaşmadım fakat özentileri vardı etrafta. Kendi çaplarında serseriydiler. Kabadayının özelliklerine ulaşamayan kıyı kenar zıpçıktılarıydı.
İsmail Hacıoğlu
“Çekimler biter bitmez eve gidip rastalı saçlarımı tek tek yoldum”
Canlandırdığınız karakterin adı Murat. Murat nasıl bir genç?
22-23 yaşlarında. Baba olarak bildiği Sürmeli’nin aslında babası olmadığını, bir eşcinsel olduğunu 12 yaşında öğreniyor. Annesinden, babasının kim olduğunu öğrenmeye çalışıyor ama nafile. 16 yaşına kadar bunun mücadelesini veriyor.
Sonra canına tak ediyor. Annesini de hayatından çıkarıyor ve evi terk ediyor. “Bundan sonra tek tabanca takılacağım” diyor. DJ’lik yaptığı barda şarkı söyleyen Karaca’ya aşık oluyor. Karaca da ona. Ancak Karaca kokain bağımlısı. Mafya mensubu Devran’la tanışıklığı buradan geliyor. Devran da Karaca’ya deli gibi tutkun.
Filmdeki karakteriniz için fiziksel olarak da değiştiniz. Saçlarınıza rasta yaptırdınız. Buna tahammül etmekte zorlandınız mı?
Senaryoyu ilk okuduğumda Murat’ın tipini nasıl değiştirmeliyiz derdine düştüm. Dövmeler, aksesuvarlar, saç… Seyirci “Bu ne be Allah Allah” desin istedik. Rasta yaptırmak geldi aklımıza. Önce kaynakla, klipslerle saç eklendi. Altı-yedi saat sürdü bu işlem. Ama doğal durmadı. Bunun üzerine o rastalı saçlar kafama tığla örüldü.
1,5 ay o saçlarla yaşadım. Çok kötü bir duyguydu. Yıkanmak çok zordu. Çekimler biter bitmez ilk işim eve gidip o saçları kendi ellerimle yolmak oldu. Tüm o saçlardan kurtulup sonunda kafa derimi görmek mükemmel bir duyguydu. Ayrıca bana ve Aslı’ya (Tandoğan) airbrush tekniğiyle geçici dövme uygulandı. Sıcak havalar yüzünden dövmeler aktı, kostüme bulaştı. Tekrar tekrar yapıldı.
Şener Şen’le oynamak için genç nesilden her oyuncu can atıyordur. “Kabadayı”nın kadrosunda Şen’in yer alması teklifi kabul etmenizde ne kadar etkili oldu?
Şener abinin kadroda yer alması, hele de onun oğlunu oynayacak olmam teklife atlamama sebep oldu. Onunla karşılıklı oynayabilmek için yalvarmaya hazırdım.
“Karakterler için masa başı çalışması gerçekleştirdik”
Şener Şen’in oyunculuğunu çekimler boyunca gözlemleme şansınız vardı. Ondan ne öğrendiniz?
Şener abiyle aynı seti paylaşabilmek, aynı ekipte yer almak çok önemli. Oyunculuktaki yöntemleri, kendi oyununa eklediği şeyleri izlemek bana çok şey kattı. Oyunculuğun enerjisini 7 gün, 24 saat taşıyan biri Şener Şen. Onun bu enerjisinden, oyunculuğundan bir şey kapabildiysem kendimi şanslı sayarım.
Senaryoyu okuduktan sonra role nasıl hazırlandınız?
Senaryo için okuma provaları yaptık. Karakterlerin nasıl olması gerektiği konusunda masa başı çalışması gerçekleştirildi. Sete gittiğimizde her şeyi biliyorduk o karakter hakkında. Söylediklerini nasıl tonlamamız gerektiğini dahi…
Gerçekleşmeyi bekleyen projeleriniz var mı sırada?
Benim de rol aldığım “Sinekli Bakkal” dizisi önümüzdeki hafta yayına giriyor. O dizide de Uğur Polat vardı kadroda. Adını duyar duymaz hemen “Tamam” dedim. Dizide zengin ailenin iki erkek çocuğundan birini oynuyorum. Alkolle derdi var. Arıza bir tip.
Tarık Akan’ın yönetmenliğini yapacağı “Kara Toprak” adlı filmde oynayacaktım. Ama Kültür Bakanlığı bütçesini geri çektiği için film projesi yarıda kaldı. Yalan oldu. Umarım bir gün çekebiliriz o filmi.
“Şu ana kadar en az seyirci çeken filmimiz ‘Muhsin Bey’ oldu”
Filmin iyi gişe yapması ne kadar ilgilendiriyor sizi?
Filmin başarısı bana göre de, çok fazla seyircinin izlemesiyle ilgili. Film ne kadar çok kişiye ulaşıyorsa filmden kendinize düşen mutluluk payı artıyor. Çok izleyiciye ulaşmak hepimizin arzusudur. Ama bunun ters örnekleri de oldu. Mutlaka tüm sıralamalarda ilk 10’a giren “Muhsin Bey” vardır mesela. O zamanının gelmiş geçmiş en kötü işiydi. Bugüne kadar ondan daha az seyircili bir film yapmadık.
826 defa okundu.
Yorumlar
Yorumlarınızda resiminizin gözükmesi için, gravatar a abone olun!
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.